31 Ocak 2019 Perşembe

Bir hırkam vardı, yüz ayıbımı örterdi. Hırkam şaraba ve çalgıya rehin oldu.



غزل شمارهٔ ۱۷۸

هر که شد محرم دل در حرم یار بماند

وان که این کار ندانست در انکار بماند


اگر از پرده برون شد دل من عیب مکن

شکر ایزد که نه در پرده پندار بماند


صوفیان واستدند از گرو می همه رخت

دلق ما بود که در خانه خمار بماند


محتسب شیخ شد و فسق خود از یاد ببرد

قصه ماست که در هر سر بازار بماند


هر می لعل کز آن دست بلورین ستدیم

آب حسرت شد و در چشم گهربار بماند


جز دل من کز ازل تا به ابد عاشق رفت

جاودان کس نشنیدیم که در کار بماند


گشت بیمار که چون چشم تو گردد نرگس

شیوه تو نشدش حاصل و بیمار بماند


از صدای سخن عشق ندیدم خوشتر

یادگاری که در این گنبد دوار بماند


داشتم دلقی و صد عیب مرا می‌پوشید

خرقه رهن می و مطرب شد و زنار بماند


بر جمال تو چنان صورت چین حیران شد

که حدیثش همه جا در در و دیوار بماند


به تماشاگه زلفش دل حافظ روزی

شد که بازآید و جاوید گرفتار بماند

Hafız Divânı Şirâzi 178

Gönüle mahrem olan, sevgilinin hareminde kaldı 
 o  ki  bu işi  bilmedi,  inkarda kaldı

Gönlüm, perdeyi aştıysa ayıplama.

 Tanrı'ya şükürler olsun, zan perdesinde kalmadı ya.

Sofiler, hep sarhoş oldular, geçip gittiler; bu halleri de unutuldu, gitti!

 Her pazar başında söylenip duran yalnız bizim maceramız!

O billûr elden aldığımız lâl renkli şarabın her katrası tahassür göz yaşı oldu da inciler saçan gözde kaldı.


Gönlümden başka aşka düşüp ezelden ebede kadar âşık olan hiç kimseyi duymadım.


Bu dönen kubbede aşk sözünün sesinden daha hoş bir yadigâr kaldığını görmedim.

Nergis, gözüne özendi, fakat şiveni elde edemedi ki. Sadece hasta ve mahmur bir hale düşüp kaldı, işte o kadar!


* Bir hırkam vardı, yüzlerce ayıbımı örterdi.. hırka, şaraba ve çalgıya rehin oldu, elimde kalan yalnız bir zünnar!


* Çin sureti, senin güzelliğine öyle hayran oldu ki macerası her yerde kapılarda, duvarlarda kaldı; hâlâ söylenir, seyredilir!


Hâfız‟ın gönlü, bir gün olur tekrar gelirim diye zülfünün seyrangâhına gitti ama orada tutuldu kaldı, geri gelmedi gitti!




Hepimiz mum ateşi önündeki üç kelebek gibiyiz




جملگی در حکم سه پروانه ایم
در جهان عاشقان، افسانه ایم

Hepimiz mum ateşi önündeki üç kelebek gibiyiz
Âşıklar cihanında bir efsaneyiz her birimiz
اولی خود را به شمع نزدیک کرد
گفت: آری من یافتم معنای عشق

İlki ateşe yaklaşmış ve demiş: ben aşkı biliyorum, aşkı anlıyorum
دومی نزدیک شعله بال زد

گفت: حال، من سوختم در سوز عشق
İkincisi ateşin yakınında yavaşça kanat çırpmış ve demiş: aşkın ateşinde yandım
سومی خود داخل آتش فکند

آری آری این بود معنای عشق

29 Ocak 2019 Salı

hubut (yeryüzüne iniş ) ali şeriati






و ﺗﺎرﯾﺦ ﻫﻤﭽﻨﺎن از دور ﻣﯽ ﻧﮕﺮﯾﺴﺖ و ﺑﺎ ﻟﺒﺨﻨﺪ ﭘﻨﻬﺎﻧﯽ و             
 ﺗﻠﺨﺶ ﻣﯽ    ﮔﺮﯾﺴﺖ و
:زﯾﺮ ﻟﺐ ﺑﻪ درد ﻣﯽ ﮔﻔﺖ
Tarih uzaktan öyle bakıyordu.gizli ve acıklı gülümsemesiyle ağlıyordu. dertlice mırıldanarak şöyle söylüyordu;
»ﭘﯿﻐﻤﺒﺮي اوﻟﻮاﻟﻌﺰم، ﺻﺎﺣﺐ ﮐﺘﺎب و رﺳﺎﻟﺖ! و در ﻣﯿﺎن اﻧﺒﻮه اﻣﺘﺶ اﯾﻦ ﭼﻨﯿﻦ ﻏﺮﯾﺐ! در ﻣﯿﺎن اﻧﺒﻮه ﻗﻮﻣﺶ اﯾﻨﭽﻨﯿﻦ ﺑﯿﮕﺎﻧﻪ، در اﻧﺒﻮه ﺧﺎﻧﺪان و ﻋﺸﯿﺮه اش اﯾﻨﭽﻨﯿﻦ
ﺗﻨﻬﺎ! و در ﻣﯿﺎن ﮔﺮم ﺗﺮﯾﻦ و ﻣﺘﻌﺼﺐ ﺗﺮﯾﻦ ﻣﺆﻣﻨﺎﻧﺶ     اﯾﻨﭽﻨﯿﻦ ﻣﺠﻬﻮل
ﭘﯿﺎﻣﺒﺮي ﻣﻌﺠﺰه اش ﮐﺘﺎب و اﻣﺘﺶ اﻣﯽ! ﺷﺘﺮداران دﻻل ﭘﯿﺸﻪ ﺳﺎزﻧﺪﮔﺎن ﮔﻮر
ﺑﺮاي دﻓﻦ زﻧﺪه دﺧﺘﺮان ﺧﻮﯾﺶ! ﮐﻪ ﯾﻌﻨﯽ ﺣﻤﯿﺖ، ﯾﻌﻨﯽ ﻏﯿﺮت،
ﻧﺎﮔﻬﺎن!
Kitap ve risalet sahibi ulul-azm bir peygamber!
kendi  kalabalık  ümmetinin içinde  bu denli garip !
kendi kalabalık kavmi içinde bu denli yabancı
kendi soy ve aşiretinin arasında  bu denli
yalnız!
en sıcak  samimi ve mutaassıb müminleri arasında bu denli meçhul!
Öyle bir peygamber ki
mucizesi kitap,ümmeti ümmi
kendi kız çocuklarını diri diri toprağa vermek için
mezar açma mesleğinin pazarlayıcısı olan
deve çobanları!
hamiyet ,gayret namus adına
ansızın!
ﺗﺎرﯾﺦ ﺑﺮﺧﻮد ﻟﺮزﯾﺪ! ﻧﺎﮔﻬﺎن ﭼﻪ ﻣﯽ ﺑﯿﻨﻢ؟ ﺑﺮﺧﺎﺳﺖ، ﺳﺮﮐﺸﯿﺪ، ﻧﺰدﯾﮏ آﻣﺪ، ﺑﺎ ﮔﺎﻣﻬﺎي ﮐﻨﺠﮑﺎو و ﻣﺮﺗﻌﺸﯽ ﻧﺰدﯾﮏ آﻣﺪ، ﺗﻨﺪﺗﺮ ﮐﺮد، ﺑﻪ ﻣﯿﺎن ﺻﻒ ﻣﻬﺎﺟﺮان و اﻧﺼﺎر آﻣﺪ، ﺟﻠﻮﺗﺮ آﻣﺪ، در ﺻﻒ ﻣﻘﺪم ﯾﺎران، ﯾﮏ ﻗﺪم ﺟﻠﻮﺗﺮ، ﺑﻪ ﻃﺮف ﺟﻠﻮ ﺧﻢ
ﺷﺪ،
Tarih titredi ! ansızın  ne görüyorum? ayağa kalktı .yakına geldi temkinli ve titrek adımlarla yanına geldi.hızlandı muhacir ve ensar safının içine karıştı.öne doğru ilerledi.dostların  ön saffına doğru bir adım daha ileri çıktı. ve öne doğru uzandı.
ﭼﻪ ﻣﯽ ﺑﯿﻨﻢ؟ اﯾﻦ ﮐﯿﺴﺖ؟ اﯾﻦ ﻣﺴﺎﻓﺮ ﮐﯿﺴﺖ؟ اﯾﻦ ﻋﺮب ﻧﯿﺴﺖ، ﭼﻬﺮه اش ﺑﻪ روﺷﻨﺎﯾﯽ ﺳﭙﯿﺪه اﺳﺖ، ﭘﯿﺸﺎﻧﯿﺶ ﺑﺎز، ﺳﯿﻤﺎﯾﺶ ﻏﺒﺎر راه ﮔﺮﻓﺘﻪ، ﭼﺸﻤﺎﻧﺶ رﻧﮓ ﺑﺮﮔﺸﺘﻪ، ﺧﺴﺘﻪ، ﮐﻮﻓﺘﻪ، ﺗﺸﻨﻪ، ﺑﯿﺘﺎب ... ﭘﯿﺪاﺳﺖ ﮐﻪ از ﺳﻔﺮي دور ﻣﯽ آﯾﺪ،   ﭘﯿﺪاﺳﺖ
ﮐﻪ ﺳﺎﻟﻬﺎ آواره ﺑﻮده اﺳﺖ ... ﭘﯿﺪاﺳﺖ ﮐﻪ از ﮐﻮﯾﺮي ﺳﻮﺧﺘﻪ ﻣﯽ رﺳﺪ.
اِ، اﯾﻦ ﭼﻬﺮه را ﻣﯽ ﺷﻨﺎﺳﻢ! او را دﯾﺪه ام ... اﯾﻦ ﻫﻤﺎن ... در ﮐﻨﺎر آن آﺗﺸﮑﺪه
ﻫﺎ ... در آن ﮐﻠﯿﺴﺎ ... ﮐﻪ از ﭘﻨﺠﺮه ﻧﺎﮔﻬﺎن ﺑﯿﺮون ﭘﺮﯾﺪ...
اِ ... اﯾﻦ ﺳﻠﻤﺎن اﺳﺖ
Neler görüyorum .bu kim? Bu yolcu kim ?yüzü tan ağartısının aydınlığında  alnı açık
yolun tozları simasına konmuş.gözleri uyuşmuş .yorgun bitkin , susuz, takatten  düşmüş ….uzun bir yolculuktan geldiği anlaşılıyor.
Yıllarca dolaşmış olduğu anlaşılıyor. .kavrulmuş bir çölden geldiği anlaşılıyor.
Aa ben bu yüzü tanıyorum! Onu görmüşüm.
Bu o…. Ateşgedenin yanı başında…..ha….
O  kilisede  Pencereden aniden  kaçan kişi………
Aa bu Selman ‘dır..
و ﺑﻌﺪ ﺳﻠﻤﺎن ﻣﺎﻧﺪ، در ﻧﺨﺴﺘﯿﻦ دﯾﺪار اﯾﻤﺎن آورد و دﯾﮕﺮ ﺗﺎ ﭘﺎﯾﺎن ﻋﻤﺮ آرام ﮔﺮﻓﺖ و »ﺳﻠﻤﺎن ﻣﻨﺎ« ﺷﺪ و ﺻﺎﺣﺐ ﺳﺮ »ﭘﯿﺎم آور« ﺷﺪ و ﻣﺤﻤﺪ ﺑﺎ او، ﺧﻮد را در اﻧﺒﻮه ﻣﻬﺎﺟﺮان و اﻧﺼﺎر، آن ﮐﻮه ﺳﻨﮕﯿﻨﯽ را ﮐﻪ ﺑﺮ ﺳﯿﻨﻪ اش آوار ﺷﺪه ﺑﻮد ﺳﺒﮑﺘﺮ اﺣﺴﺎس ﻣﯽ ﮐﺮد ﭼﻪ، ﺳﻠﻤﺎن ﺑﺨﺸﯽ از آن را ﺧﻮد ﺑﺮ دوش ﺟﺎﻧﺶ ﮔﺮﻓﺖ، ﻫﺮﮔﺎه دردﻫﺎ ﺑﺮ ﺟﺎﻧﺶ ﻣﯽ رﯾﺨﺖ ﺳﻠﻤﺎن را ﻓﺮاﻣﯽ ﺧﻮاﻧﺪ، در ﭼﺸﻤﻬﺎي آﺷﻨﺎي او ﻧﺎﻟﻪ
ﻣﯽ ﮐﺮد، در ﮔﻔﺘﮕﻮي ﺑﺎ او ﻓﺮﯾﺎد ﻣﯽ زد و آﺳﻮده ﻣﯽ ﺷﺪ
اﻣﺎ، اﻣﺎ ﻋﻠﯽ ﺟﺰ ﭼﺎﻫﻬﺎي ﭘﯿﺮاﻣﻮن ﻣﺪﯾﻨﻪ، ﭼﺎﻫﻬﺎي ﻧﺨﻠﺴﺘﺎن ﻫﺎ ﺻﺎﺣﺐ ﺳﺮي ﻧﺪاﺷﺖ، اﮔﺮ ﻣﯽ داﺷﺖ ﭼﺮا ﺳﺮ در ﺣﻠﻘﻮم ﭼﺎه ﺑﺮد؟ ﭼﺮا از ﺷﻬﺮ و ﺧﺎﻧﻪ و ﺧﺎﻧﻮاده اش ﺑﻪ ﻧﺨﻠﺴﺘﺎﻧﻬﺎ ﭘﻨﺎه ﺑﺮد؟ ﭼﺮا ﺗﻨﻬﺎ ﺑﻨﺎﻟﺪ؟ ﭼﺮا دردﻫﺎي ﺑﯿﺮﺣﻢ و ﺳﻨﮕﯿﻨﺶ را ﻧﺎﭼﺎر ﺑﺎﯾﺪ در ﭼﺎه رﯾﺰد؟ اﯾﻨﻬﺎ ﺟﺰ ﺑﺨﺎﻃﺮ آن اﺳﺖ ﮐﻪ ﻋﻠﯽ ﺗﻨﻬﺎ اﺳﺖ؟ در ﻣﯿﺎن ﺷﯿﻌﯿﺎﻧﺶ ﻧﯿﺰ ﺗﻨﻬﺎ اﺳﺖ؟
Sonra selman kaldı.ilk görüşte iman getirdi.ve ondan sonra ömrünün sonuna kadar duruldu.”selmanu minna” (selman bizdendir) oldu
mesajı getirenin sırdaşı oldu.muhammed onunla muhacir ve ensar kalabalıklarının içinde göğsünün üzerine yıkılan o dağı  daha hafif hissediyordu..Çünkü selman onun bir kısmını canının omuzuna aldı..
acılar canının üzerine dökülmeye başladıkça selmanı çağırır.onun bildik gözlerinin içinde feryad ederdi.onunla konuşarak rahatlardı.
Ama , ama Ali nin
medinenin etrafındaki kuyulardan hurmalıklardan başka bir sırdaşı yoktu.
Olsaydı  ne diye başını kuyunun boğazına sokacaktı. olsaydı ne diye kendi şehir ev ve ailesinden kaçarak hurmalıklara sığıncaktı.?
ne diye yalnız başına inlesin.acımasız ve ağır acılarını ne diye kuyuya dökmek zorunda kalacaktı.?
bunların tek nedeni Alinin yalnız oluşu mu?Dostlarının arasında bile yalnız oluşu mu?   
ﻋﻠﯽ از ﻣﺤﻤﺪ ﺗﻨﻬﺎﺗﺮ اﺳﺖ!        ﻋﻠﯽ از ﺧﺪا ﻧﯿﺰ ﺗﻨﻬﺎﺗﺮ
اﺳﺖ
ﺧﺪا ﺑﺮاي ﺗﻨﻬﺎﯾﯿﺶ آدم را آﻓﺮﯾﺪ،
ﻣﺤﻤﺪ ﺳﻠﻤﺎن را ﯾﺎﻓﺖ،      اﻣﺎ ، اﻣﺎ ﻋﻠﯽ ﺗﺎ ﭘﺎﯾﺎن ﺣﯿﺎﺗﺶ ﺗﻨﻬﺎ ﻣﺎﻧﺪ. از
Ali, Muhammed ten daha yalnızdır.Ali tanrıdan bile yalnızdır.


Allah yalnızlığından dolayı ademi yaratmıştır.Muhammed selmanı bulmuştur. ama  ama Ali hayatının sonuna kadar yalnız kalmıştır........
bütün dostlarının içinde Medine nin etrafındaki kuyulardan başka kimsesi yoktu.



ali şeriati hubut kitabında

27 Ocak 2019 Pazar

her kimki aşk yüzünden elbisesi yırtıldı, o hırstan, ayıptan pak oldu.. ( mevlana)





تو قلب بيگانه را مي شناسي، زيرا که در
سرزمين مصر بيگانه بوده اي 
"sen yabancı kalbi tanırsın zira mısır ülkesinde sende yabancı idin"

و ﺣﻘﺎ ﮐﻪ ﻧﻤﯽ داﻧﻢ ﮐﻪ اﯾﻦ ﮐﻪ ﻧﺒﺸﺘﻢ  ﻃﺎﻋﺖ  اﺳﺖ ﯾﺎ  ﻣﻌﺼﯿﺖ
؟ﮐﺎﺷﮑﯽ
 ﯾﮑﺒﺎرﮔﯽ، ﻧﺎداﻧﯽ ﺷﺪﻣﯽ ﺗﺎ، از ﺧﻮد، ﺧﻼﺻﯽ ﯾﺎﻓﺘﻤﯽ! ﭼﻮن در ﺣﺮﮐﺖ و ﺳﮑﻮن ﭼﯿﺰي ﻧﻮﯾﺴﻢ، رﻧﺠﻮر ﺷﻮم از آن ﺑﻐﺎﯾﺖ!و ﭼﻮن در ﻣﻌﺎﻣﻠﺖ راه ﺧﺪا ﭼﯿﺰي ﻧﻮﯾﺴﻢ، ﻫﻢ رﻧﺠﻮر ﺷﻮم؛
 ﭼﻮن اﺣﻮال ﻋﺎﺷﻘﺎن ﻧﻮﯾﺴﻢ ﻧﺸﺎﯾﺪ، 
ﭼﻮن اﺣﻮال ﻋﺎﻗﻼن ﻧﻮﯾﺴﻢ، ﻫﻢ، ﻧﺸﺎﯾﺪ
ﻫﺮﭼﻪ ﻧﻮﯾﺴﻢ ﻫﻢ ﻧﺸﺎﯾﺪ؛ 
و اﮔﺮ ﻫﯿﭻ ﻧﻨﻮﯾﺴﻢ ﻫﻢ ﻧﺸﺎﯾﺪ؛ 
و اﮔﺮ ﮔﻮﯾﻢ ﻧﺸﺎﯾﺪ؛ 
و اﮔﺮ ﺧﺎﻣﻮش ﮔﺮدم ﻫﻢ ﻧﺸﺎﯾﺪ؛

"gerçekten şu yazdıklarımın itaat mı yoksa isyanmı olduğunu bilmiyorum!
keşke cahilin teki olsaydımda kurtulsaydım kendimden!
çünkü hareket ve sükun hakindeyken yazdıklarımdan dolayı çok inciniyorum.
aşıkların hallerini  yazsam olmuyor
akıllıların hallerini yazsam yine olmuyor
ne yazarsam yazayım olmuyor
hiç yazmasamda olmuyor
söylesem olmuyor
sessiz kalsam olmuyor"

Ali şeriati   "KEVİR"  Önsözü  AYNUL KUDAT  aşk risalesi 

سحر می گفت بلبل باغبان را
درین گل جز نہال غم نگیرد
بہ پیری میرسد خار بیابان
ولی گل چون جوان گردد بمیرد
seher vakti  bülbül bahçıvana  dedi;
bu toprakta gam  fidanından başka birşey yetişmez
ihtiyar  olup gider  arsız çöl dikeni 
fakat  gül  taze gonca iken ölür

مسلمانان مرا حرفی است در دل
کہ روشن تر ز جان جبرئیل است
نہانش دارم از آزر نہادان
کہ این سری ز اسرار خلیل است
müslümanlar  gönlümde bir söz vardır 
bu söz cebrail canından daha parlaktır.
onu gizledim azer yaratılışlardan 
zira bu  ibrahim in sırlarından bir sırdır

muhammed ikbal  tur lalesi 


آتش عشق است کاندر نی فتاد ** جوشش عشق است کاندر می ‌‌فتاد 
Aşk ateşidir ki neyin içine düşmüştür, aşk coşkunluğudur ki şarabın içine düşmüştür.
نی حریف هر که از یاری برید ** پرده‌‌هایش پرده‌‌های ما درید
Ney, dosttan ayrılan kişinin arkadaşı, haldaşıdır. Onun perdeleri, perdelerimizi yırttı.
همچو نی زهری و تریاقی که دید ** همچو نی دمساز و مشتاقی که دید
Ney gibi hem bir zehir, hem bir tiryak, ney gibi hem bir hemdem, hem bir müştak kim gördü?
نی حدیث راه پر خون می‌‌کند ** قصه‌‌های عشق مجنون می‌‌کند
Ney, kanla dolu olan yoldan bahsetmekte, Mecnun aşkının kıssalarını söylemektedir.
محرم این هوش جز بی‌‌هوش نیست ** مر زبان را مشتری جز گوش نیست‌‌
Bu aklın mahremi akılsızdan başkası değildir, dile de kulaktan başka müşteri yoktur.
در غم ما روزها بی‌‌گاه شد ** روزها با سوزها همراه شد 
Bizim gamımızdan günler, vakitsiz bir hale geldi; günler yanışlarla yoldaş oldu.
روزها گر رفت گو رو باک نیست ** تو بمان ای آن که چون تو پاک نیست‌‌
Günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok. Ey temizlikte naziri olmayan, hemen sen kal!
هر که جز ماهی ز آبش سیر شد ** هر که بی‌‌روزی است روزش دیر شد
Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.
درنیابد حال پخته هیچ خام ** پس سخن کوتاه باید و السلام‌‌
Ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
بند بگسل، باش آزاد ای پسر ** چند باشی بند سیم و بند زر
Ey oğul! Bağı çöz, azat ol. Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?
 ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** **

هر که را جامه ز عشقی چاک شد ** او ز حرص و عیب کلی پاک شد
her kim ki ; aşk yüzünden elbisesi yırtıldı, o hırstan, ayıptan  pak oldu
شاد باش ای عشق خوش سودای ما ** ای طبیب جمله علتهای ما
Ey bizim sevdası güzel aşkımız; şad ol; ey bütün hastalıklarımızın hekimi;
جسم خاک از عشق بر افلاک شد ** کوه در رقص آمد و چالاک شد
Toprak beden, aşktan göklere çıktı; dağ oynamaya başladı, çevikleşti.
عشق جان طور آمد عاشقا ** طور مست و خر موسی صاعقا
Ey âşık! Aşk; Tûr’un canı oldu. Tûr sarhoş, Mûsa da düşüp bayılmış!
با لب دمساز خود گر جفتمی ** همچو نی من گفتنیها گفتمی‌‌
Zamanımı beraber geçirdiğim arkadaşımın dudağına eş olsaydım (sırlarına tahammül edecek bir hemdem bulsaydım) ney gibi ben de söylenecek şeyleri söylerdim
هر که او از هم زبانی شد جدا ** بی‌‌زبان شد گر چه دارد صد نوا
Dildaşinden ayrı düşen, yüz türlü nağmesi olsa bile dilsizdir.
چون که گل رفت و گلستان در گذشت ** نشنوی ز ان پس ز بلبل سر گذشت‌‌
Gül solup mevsim geçince artık bülbülden maceralar işitemezsin.
چون نباشد عشق را پروای او ** او چو مرغی ماند بی‌‌پر، وای او
Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir, vah ona!
عشق خواهد کاین سخن بیرون بود ** آینه غماز نبود چون بود
Aşk, bu sözün dışarı çıkıp yazılmasını ister; ayna gammaz olmaz da ne olur?
علت عاشق ز علتها جداست ** عشق اصطرلاب اسرار خداست‌‌
Âşığın hastalığı bütün hastalıklardan ayrıdır. Aşk, Tanrı sırlarının usturlâbıdır.
جزوها را رویها سوی کل است ** بلبلان را عشق با روی گل است‌‌
Cüzülerin yüzü, külle doğrudur. Bülbüllerin aşkı güledir.

mevlana  mesnevi  karışık beyitler




23 Ocak 2019 Çarşamba

Gönlümün yanışından neler çektiğimi, nasıl anlatayım sana yarı gammaz olan hikayemi, gözyaşlarımdan sor!




تو را صبا و مرا آب دیده شد غماز
و گر نه عاشق و معشوق رازدارانند
Senin sırrını, sabah yeli ele verdi, benim aşkımı gözyaşı. 
Yoksa âşık da sır saklar, mâşuk da.
چه گویمت که ز سوز درون چه می‌بینم
ز اشک پرس حکایت که من نیم غماز
Gönlümün yanışından neler çektiğimi, nasıl anlatayım sana 
yarı gammaz olan hikayemi, gözyaşlarımdan sor!
در این مقام مجازی به جز پیاله مگیر
در این سراچه بازیچه غیر عشق مباز
Bu geçici durakta eline kadehten başka bir şey alma.
bu oyun saraycağızında aşktan başka  bir oyun  oynama.
ز مشکلات طریقت عنان متاب ای دل
که مرد راه نیندیشد از نشیب و فراز
Gönül, yol müşküllerinden yüz çevirme. 
Yol eri, yokuşu, inişi düşünmez.
کارم بدان رسید که همراز خود کنم
هر شام برق لامع و هر بامداد باد
İşim bir yere vardı ki gayri her akşam,
parlayan ah ateşini hemdem edinecek, her sabah rüzgârla dertleşeceğim
سیل این اشک روان صبر و دل حافظ برد
بلغ الطاقه یا مقله عینی بینی
Bu akan göz yaşı seli Hâfız‟ın gönlündeki sabrı alıp götürdü.
Takatim kalmadı gayri, ey göz bebeğim, ayrıl benden!

Hâfız Divânı  karışık gazeller

20 Ocak 2019 Pazar

bir gün geleceğim ve bir haber getireceğim






روزی

خواهم آمد ، و پیامی خواهم آورد.

در رگ ها ، نور خواهم ریخت .

و صدا خواهم در داد: ای سبدهاتان پر خواب! سیب

آوردم ، سیب سرخ خورشید.




bir gün

geleceğim ve bir haber getireceğim

damarlara ışık saçacağım

ve sesleneceğim içerden:

ey sepetleri uykuyla dolu olanlar!

elma getirdim, elma

...kızıl güneş.

geleceğim.

dilenciye bir yasemin vereceğim,

cüzzamlı güzel kadına da

yeni bir küpe...

köre diyeceğim ki: bak, nasıl da güzel bahçe!

çerçi olup dolaşacağım sokakları

ve sesleneceğim:

çiyci geldi, çiyci geldi, çiyci!

yoldan geçen diyecek:

sahiden de karanlıktır gece.

ve samanyolunu vereceğim ona.

köprüdeki kötürüm kızın

büyük ayıyı asacağım boynuna.

bütün küfürleri süpüreceğim dudaklardan.

bütün duvarları yıkacağım yere.

haramilere diyeceğim ki:

gülümseyiş yüklü bir kervan geldi!

bulutu parçalayacağım.

gözleri güneşe bağlayacağım

gönülleri aşka

gölgeleri suya

dalları rüzgara

sonra bütün bunları birbirine

ve çocuğun uykusunu da

cırcırböceklerinin mırıltılarına bağlayacağım.

uçurtmaları uçuracağım gökyüzünde,

saksılara su vereceğim.

geleceğim.

atların, sığırların önüne

okşayışın yeşil otunu serpeceğim.

susuz kısrağa çiy kovasını sunacağım.

yoldaki yaşlı eşeğin sineklerini kovacağım.

geleceğim.

ve her duvarın başına bir karanfil dikeceğim.

her pencerenin altında bir şiir okuyacağım.

her kargaya bir çam vereceğim.

yılana diyeceğim ki: kurbağa nasıl da fiyakalı ama!

barıştıracağım.

tanıştıracağım.

yol alacağım.

ışık içeceğim.


seveceğim.


روزی

خواهم آمد ، و پیامی خواهم آورد.


در رگ ها ، نور خواهم ریخت .


و صدا خواهم در داد: ای سبدهاتان پر خواب! سیب


آوردم ، سیب سرخ خورشید.




خواهم آمد ، گل یاسی به گدا خواهم داد.


زن زیبای جذامی را ، گوشواره ای دیگر خواهم بخشید.


کور را خواهم گفت : چه تماشا دارد باغ!


دوره گردی خواهم شد ، کوچه ها را خواهم گشت .




جار خواهم زد: ای شبنم ، شبنم ، شبنم.


رهگذاری خواهد گفت : راستی را ، شب تاریکی است،


کهکشانی خواهم دادش .




روی پل دخترکی بی پاست ، دب آکبر را بر گردن او خواهم آویخت.


هر چه دشنام ، از لب ها خواهم بر چید.


هر چه دیوار ، از جا خواهم برکند.




رهزنان را خواهم گفت : کاروانی آمد بارش لبخند!


ابر را ، پاره خواهم کرد.


من گره خواهم زد ، چشمان را با خورشید ، دل ها را با عشق ،


سایه ها را با آب ، شاخه ها را با باد.




و بهم خواهم پیوست ، خواب کودک را با زمزمه زنجره ها.


بادبادک ها ، به هوا خواهم برد.


گلدان ها ، آب خواهم داد.


خواهم آمد ، پیش اسبان ، گاوان ، علف سبز نوازش


خواهم ریخت.




مادیانی تشنه ، سطل شبنم را خواهد آورد.


خر فرتوتی در راه ، من مگس هایش را خواهم زد.


خواهم آمد سر هر دیواری ، میخکی خواهم کاشت.




پای هر پنجره ای ، شعری خواهم خواند.


هر کلاغی را ، کاجی خواهم داد.


مار را خواهم گفت : چه شکوهی دارد غوک !




آشتی خواهم داد .


آشنا خواهم کرد.


راه خواهم رفت.


نور خواهم خورد.


دوست خواهم داشت

18 Ocak 2019 Cuma

Yüreğimin kanından iştiyak kokusu gelirse taacübetme.


                                           شجريان بزم خصوصی




Toz gibi olan tenim, can çehresine perde olmakta.
 perdeyi attığım   o  an, ne güzel bir andır.

böyle kafes, benim gibi güzel bir kuşa lâyık değil.
 Rıdvan gülşenine gideyim, ben o bahçenin kuşuyum.

Niçin geldim,  niye gittim  neyledim ? Belli olmadı gitti.
 Yazık, yazık., kendi işimden  bile gafilim.

Mukaddes  âlemin fezasını nasıl dönüp dolaşayım?
Terkip yurtcağızımda ten kaydıyle mukayyedim!

Yüreğimin kanından iştiyak  kokusu gelirse taacübetme.
Huten ceylanıyla  derdimiz birdir bizim,

Altın sırmalarla bezenmiş gömleğime bakma.
derinliğinde  yanan gizli  ateşim   var.

Gel, onun önünden Hâfız‟ın varlığını   kaldır.
 sen varken kimse benden  duymasın  " منم"  sözünü


hafız  şirazi  gazel 342

حجاب چهره جان می‌شود غبار تنم

خوشا دمی که از آن چهره پرده برفکنم

چنین قفس نه سزای چو من خوش الحانیست

روم به گلشن رضوان که مرغ آن چمنم

عیان نشد که چرا آمدم کجا رفتم

دریغ و درد که غافل ز کار خویشتنم

چگونه طوف کنم در فضای عالم قدس

که در سراچه ترکیب تخته بند تنم

اگر ز خون دلم بوی شوق می‌آید

عجب مدار که همدرد نافه ختنم

طراز پیرهن زرکشم مبین چون شمع

که سوزهاست نهانی درون پیرهنم

بیا و هستی حافظ ز پیش او بردار

که با وجود تو کس نشنود ز من که منم





17 Ocak 2019 Perşembe

huda nın lutfu cürmümüzden fazla sen gizli sırrı ne bilirsin? sus!











حافظ » غزلیات

هاتفی از گوشه میخانه دوش

گفت ببخشند گنه می بنوش

لطف الهی بکند کار خویش

مژده رحمت برساند سروش

این خرد خام به میخانه بر

تا می لعل آوردش خون به جوش

گر چه وصالش نه به کوشش دهند

هر قدر ای دل که توانی بکوش

لطف خدا بیشتر از جرم ماست

نکته سربسته چه دانی خموش

گوش من و حلقه گیسوی یار

روی من و خاک در می فروش

رندی حافظ نه گناهیست صعب

با کرم پادشه عیب پوش

داور دین شاه شجاع آن که کرد

روح قدس حلقه امرش به گوش

ای ملک العرش مرادش بده

و از خطر چشم بدش دار گوش

Dün gece meyhane bucağından bir hatif seslendi, dedi ki:
Günahı bağışlarlar, şarap içmeye bak;

huda ‟nın lûtfu, işini işler durur.
 Melek de rahmet müjdesini getirdi zaten.

huda' nın lutfu , cürmümüzden  fazla.
 Sen gizli sırrı  ne bilirsin? Sus!

Bu ham aklı meyhaneye götür de
 lâl renkli şarap biraz kanını kaynatsın, coştursun!

Sevgilinin vuslatını çalışmayla vermezler; doğru... doğru ama gönül, sen yine elinden geldiği kadar çalış, çabala!

Kulağımda sevgilinin saçlarının halkası,
 yüzüm de meyhanecinin kapısındaki toprakta..
. işte hep bu böyle!

Hâfız'ın rintliği, ayıplan örten padişahın keremine nispetle o kadar güç, o kadar büyük ve o kadar affedilmez bir suç değil.

Din padişahı Şah Şüca‟ öyle bir padişah ki Ruh'ul-kudüs bile emrini kulağına halka etmiştir.

hafızı şirazi gazeliyat  284 





16 Ocak 2019 Çarşamba

müslümanlardan kaç müslümanlığa sığın


                               







 خودی را مردم آمیزی دلیل نارسائی ہا
تو ای درد آشنا بیگانہ شو از آشنائی ہا
بدرگاہ سلاطین تا کجا این چہرہ سائی ہا
بیاموز از خدای خویش ناز کبریائی ہا
محبت از جوانمردی بجائی میرسد روزی
کہ افتد از نگاہش کاروبار دلربائی ہا
چنان پیش حریم او کشیدم نغمۂ دردی
کہ دادم محرمان را لذت سوز جدائی ہا
از آن بر خویش می بالم کہ چشم مشتری کور است
متاع عشق نافرسودہ ماند از کم روائی ہا
بیا بر لالہ پا کوبیم و بیباکانہ می نوشیم
کہ عاشق را بحل کردند خون پارسائی ہا
برون آ از مسلمانان گریز اندر مسلمانی
مسلمانان روا دارند کافر ماجرائی ہا 


Mükemmele ulaşmayan benlik halka karışmış
Ey derdi bilen insan aşınalıktan sakın

Ne zamana kadar sultanların  dergahına baş koyacaksın
Gel kibriyanın nazını, kendi rabbinden öğren

merd olanların sevgisi ,  makamına ulaşır birgün 
sevgilinin cilvesi senin nazarında son bulur

onun hareminde derd nağmelerini okudum.
mahrem olanlara, ayrılık ateşinin lezzetini verdim

ben kendime inandım ki müsterinin gözü kördür
aşk metaı yıpranmaz nice rivayetlerde 

Gel lalelerin üstünde raks edelim 
Aşk şarabını içelim korkusuzca, dervişlerin kanı helaldir. aşıklara

müslümanlardan kaç  müslümanlığa sığın
zira bu müslamanlar  kafirlik maceralarını reva görmektedirler.

muhammed ikbal 
zebur-i acem.










Benim bu dünya işine asla iltifatım olmadı. bir tek senin güzel yüzünden hoşlandım

Ajmal Sabbawoon Elias Sogdiana · ای جانبـــاز..؛ Mehdi Ebrahimian به درد عشق بساز و خموش کن حافظ رموز عشق مکن فاش پيش...