Doğudan mesaj
پیش گفتار
önsöz
بسم اﷲ الرحمن الرحیم
پیشکش بحضور اعلیحضرت امیرامان اﷲ خان
فرمانروای دولت مستقلۂ افغانستان خلد اﷲ
ملکہ وا جلالہ
Müstakil Afganistan Devleti Hükümdarı Emir Emanullah Han Hazretlerine ;
ای امیر کامگار ای شہریار
نوجوان و مثل پیران پختہ کار
Ey bahtiyar Emir, ey padişah ;
genç lakin ihtiyarlar gibi olgun hükümdar !
چشم تو از پردگیہای محرم است
دل میان سینہ ات جام جم است
Gözun Sırlara mahremdir. Gögsünün içinde gönlün
Camı Cem'dir.
عزم تو پایندہ چون کہسار تو
حزم تو آسان کند دشوار تو
Azim ve iraden mülkündeki dağlar gibi kavi ve muhkemdir
her güç sey.seninle karşılaşınca kolaylaşır
ہمت تو چون خیال من بلند
ملت صد پارہ را شیرازہ بند
Senin himmetin benim hayalim gibi yüksektir.
yüz parçaya ayrılmış bir millet ki şirazelenmis, yekpare bir varlik haline getirmiştir.
ھدیہ از شاہنشہان داری بسی
لعل و یاقوت گران داری بسی
Padişahlar, sana birçok hediyeler takdim etmişlerdir
. Değeri yüksek bir çok la’l ve yakutun var.
ای امیر ابن امیر ابن امیر
ھدیہ ئی از بینوائی ہم پذیر
Ey emir, emiroğlu emir,
bir fakirden de şu hediyeyi kabul buyur
تا مرا رمز حیات آموختند
آتشی در پیکرم افروختند
Bana hayatın remzini ogrettikleri zaman
ruhumda bir ateş evlendirdiler.
یک نوای سینہ تاب آوردہ ام
عشق را عہد شباب آوردہ ام
Bir yürek yakan name getirdim, aşkın
gençlik devresini getirdim. aşkı gencleştirdim.
پیر مغرب شاعر المانوی
آن قتیل شیوہ ہای پہلوی
Garp diyarının piri, muktedası Alman sairi,
o eski Iran şiirinin meftunu (Goethe).
بست نقش شاہدان شوخ و شنگ
داد مشرق را سلامی از فرنگ
Suh, canlı dilberleri tasvir ederek
Frenk diyarından şarka selam göndermişti.
در جوابش گفتہ ام پیغام شرق
ماہتابی ریختم بر شام شرق
Ben de ona nazire olarak Peyamı Maşrik (Şarktan Haber)
adlı eserimi yazdim. Bu suretle Şarkin gecesine ay ışıkları serptim
تا شناسای خودم خود بین نیم
با تو گویم او کہ بود و من کیم
Ben kendimi bildim bileli kendini beğenmiş bir insan
değilim.. O kimdir, ben kimim sana söyleyeyim.
او ز افرنگی جوانان مثل برق
شعلۂ من از دم پیران شرق
O, simsek gibi bir Garp delikanlısı... Benim alevimi
şark pirlerinin nefesinden ilham almakta.
او چمن زادی چمن پروردہ ئی
من دمیدم از زمین مردہ ئی
O çemende (ma'mur yerlerde) doğmuş, çemende yetiş
mis. Ben ise ölü bir toprağınn mahsulüyüm
او چو بلبل در چمن فردوس گوش
من بصحرا چون جرس گرم خروش
O cemende bülbül gibi terennüm ederek kulakları cennet haline getirmiş.
Ben ıssız çöllerde feryat eden bir çanım.
ہر دو دانای ضمیر کائنات
ہر دو پیغام حیات اندر ممات
Her ikimiz de kainatin kalbini, ruhunu bilen tanıyan
insanlarız.ikimiz de ölüm içinde hayattan haber getiriyoruz
ہر دو خنجر صبح خند آئینہ فام
او برہنہ من ہنوز اندر نیام
Her ikimiz de sabahlar gibi pırıl pırıl gülen, ayna gibi parlayan birer hançeriz
. Ama o yalın, ben hala kını içinde
ہر دو گوہر ارجمند و تاب دار
زادۂ دریای ناپیدا کنار
Her ikimiz de sahil görünmeyen bir ummanın
kıymetli ve parlak birer incisiyiz.
او ز شوخی در تہ قلزم تپید
تا گریبان صدف را بر درید
•o cesur, canlı, denizin dibinde çırpındı, sedefi parçaladı.
من بہ آغوش صدف تابم ہنوز
در ضمیر بحر نایابم ہنوز
Ben, hala sedefin kucağinda parliyorum.
Hala denizin kalbinde gizliyim
آشنای من ز من بیگانہ رفت
از خمستانم تہی پیمانہ رفت
Benim dostum beni anlamadı
meyhanemden kadehi boş gitti.
من شکوہ خسروی او را دہم
تخت کسری زیر پای او نہم
Ben ona bir sultan debdebe ve azametini veriyorum.
Kisranın tahtını ayağının altına koyuyorum.
او حدیث دلبری خواہد ز من
رنگ و آب شاعری خواہد ز من
O benden güzellik ve aşk terennümleri istiyor. O, benden
şairane, renkli, parlak tasvirler istiyor.
کم نظر بیتابی جانم ندید
آشکارم دید و پنھانم ندید
. O, beni iyice anlamadi, canımın ne derece bitap olduğunu görmedi
Benim dışımı gördü ; içimi, sırrımı görmedi.
فطرت من عشق را در بر گرفت
صحبت خاشاک و آتش در گرفت
• Benin yaratılışım, aşk ile yoğrulmuştur.
çer çöp ile ateşin bir araya gelmesinden vücuda gelmiştir.
حق رموز ملک و دین بر من گشود
نقش غیر از پردۂ چشمم ربود
Hak, bana mülk ve din (mâlik-i yevmü'd-din) remizlerini bildirdi.
Gözümün perdesinden masiva nakışını kaldırdı.
برگ گل رنگین ز مضمون من است
مصرع من قطرۂ خون من است
Gul yaprağı, rengini benim manamdan (mazmun) almistır.
Benim mısram, kanımın damlasıdır.
تا نپنداری سخن دیوانگیست
در کمال این جنوان فرزانگیست
Sakin şiiri bir delilik eseri zannetme.
Bu deliliklerin kemalinde asıl akıl ve idrak mevcuttur.
از ھنر سرمایہ دارم کردہ اند
در دیار ہند خوارم کردہ اند
Bana hüner sermayesi verdiler.
Lakin Hint diyarında beni hor ve hakir ettiler.
لالہ و گل از نوایم بی نصیب
طایرم در گلستان خود غریب
Lale ve gül benim terennümlerimden mahrumdur.
benim kuşum, kendi gülistanında gariptir.
بسکہ گردون سفلہ و دون پرور است
وای بر مردی کہ صاحب جوہر است
Bu felek ancak alçakları, sefilleri, devlet ve ikbale eriştirdiği için
cevher sahibi insanlara yazık oluyor. (onlar heder olup gidiyorlar.)
دیدہ ئی ای خسرو کیوان جناب
آفتاب ’’ما توارت بالحجاب
Ey makamı yüksek (Zuhal feleği olan) padişah: görüyorsun ki
bizim güneşimizi bulutlar örtmeye başladı. (Şark ve islam alemi felakete doğru gidiyor.)
ابطحی در دشت خویش از راہ رفت
از دم او سوز الا اﷲ رفت
Araplar, çöllerinde yollarını kaybettiler (dalalete düştüler).
Artik sözlerinde 'iIllallah'ın harareti kalmadı
مصریان افتادہ در گرداب نیل
سست رگ تورانیان ژندہ پیل
• Mısırlılar, Nil girdabına düşmüşler, muazzam file benzeyen
Turanlıların himmet damarları gevşemiş.
آل عثمان در شکنج روزگار
مشرق و مغرب ز خونش لالہ زا
Osmanlı Devleti, hadisatin pençesi altına düşmüş, ızdırap
içinde. Sark ve Garp onun dökülen kanlarından lalezara dönmüş.
عشق را آئین سلمانی نماند
خاک ایران ماند و ایرانی نماند
• Aşkta Selam tarz ve usulü (İran aşkı) kalmadı. Iran toprağı hala var ama iranlı yok
سوز و ساز زندگی رفت از گلش
آن کہن آتش فسردہ اندر دلش
onun tiynetindeki hayat ,şevk ve harareti uçup gitti.gönlünde o eski ateş dondu kaldı.
مسلم ہندی شکم را بندہ ئی
خود فروشی دل ز دین بر کندہ ئی
Hint muslumanı midesinin kulu olmus, kendini beğenmiş
gönlündeki din hissini koparip atmış
در مسلمان شأن محبوبی نماند
خالد و فاروق و ایوبی نماند
Musluman, herkes tarafından sevilmek, takdir edilmek
şan ve şerefini kaybetmiş. Bir Hazret-i Halid, bir Hazreti
Omer, bir Hazreti Eyyub kalmamış
ای ترا فطرت ضمیر پاک داد
از غم دین سینۂ صد چاک داد
. Yaratilis, seni temiz ruhlu yaratti,
dinin gamı yüzünden parça parça oluyor.
تازہ کن آئین صدیق و عمر
چون صبا بر لالۂ صحرا گذر
Hazret-i Ebu Bekir ve Hazreti Omer'in şevket ve adalet devirlerini ihya et.
sahrada ki lale üzerinden bir bahar ruzgarı gibi geç
ملت آوارۂ کوہ و دمن
در رگ او خون شیران موج زن
dağlarda çöllerde avare bir mllet
lakin damarlarında aslanların kanı dalgalanan bir millet
قسمت خود از جہان نا یافتہ
کوکب تقدیر او نا تافتہ
Lakin nasibini almamış
kudretinin yıldızı parlamamış bil millet.
در قہستان خلوتی ورزیدہ ئی
رستخیز زندگی نادیدہ ئی
kühistan’ ında bir köşeye çekilmiş
hayat kıymetini daha görmemişsin
زیرک و روئین تن و روشن جبین
چشم او چون جرہ بازان تیز بین
zeki ,kudretli ,açık ruhlu ,ahlaklı gözü doğan kuşu gibi keskin
جان تو بر محنت پیہم صبور
کوش در تہذیب افغان غیو
Senin canın, birbiri ardınca gelen türlü mihnetlere karşı
sabırlı . Bu gayreti Afgan milletini yetiştirmeye çalış
تا ز صدیقان این امت شوی
بہر دین سرمایۂ قوت شوی
Ta ki Muhammed ummetini candan sevenlerden, ona
renkten sadakat gösterenlerden olasın. Din uğrunda kuvvet sermayesi olasın
زندگی جہد است و استحقاق نیست
جز بہ علم انفس و آفاق نیست
Hayat: çalışmaktır, hak istemek değildir.
Bu ise ancak enfus ve afakı bilmekle olur
گفت حکمت را خدا خیر کیثر
ہر کجا این خیز را بینی بگیر
Cenab- Hak, Hikmette cok hayır vardır. Bu hayrı nerede
görürsen elde et.' buyurmuştur.
سید کل صاحب ام الکتاب
پردگیہا بر ضمیرش بی حجاب
Kainatin efendisi, Kur'an'ın sahibi
Hazret-i Peygamber ki; kalbi, bütün esrar üzerindeki perdeleri kaldırmış.
گرچہ عین ذات را بی پردہ دید
’’رب زدنی‘‘ از زبان او چکید
Hakkın zatini, kendini gordüğü halde yine
Ya Rabbi Benim irfanımı artır.' dedi.
علم اشیا ’’علم الاسماستی‘‘ *
ہم عصا و ھم ید بیضا ستی
*وَعَلَّمَ آدَمَ الْأَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلَائِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاءِ هَٰؤُلَاءِ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
“ isimleri öğretti “ ilmi eşya (pozitif ilimdir )
asa ve Yedi Beyzadan maksat da odur.
علم اشیا داد مغرب را فروغ
حکمت او ماست می بندد ز دوغ
Iste bu pozitif ilim, Garbı aydınlattı
Onun felsefesi ayrandan yoğurt yaptı.
جان ما را لذت احساس نیست
خاک رہ جز ریزۂ الماس نیست
Yoldaki toprak, elmas kırıntılarıdır.
Lakin bizde duygu lezzeti yok.
علم و دولت نظم کار ملت است
علم و دولت اعتبار ملت است
Bir milleti yükselten, onun işini yoluna koyan ilim ve servettir.
İlim ve servet, milletin itibandir.
آن یکی از سینۂ احرار گیر
وان دگر از سینۂ کہسار گیر
ilmi hür ve faziletli insanların sinesinden,
serveti dagların bağrından al.
دشنہ زن در پیکر این کائنات
در شکم دارد گہر چون سومنات
Bu kainatın vücuduna kazma vur.
Toprağın içinde Hint mabetlerinde olduğu gibi nice cevherler gizlidir.
لعل ناب اندر بدخشان تو ہست
برق سینا در قہستان تو ہست
Senin Bedahşan'ında halis la'l
senin Kühistan'ında Sina'da çakan şimsek vardır.
کشور محکم اساسی بایدت
دیدۂ مردم شناسی بایدت
Temeli kuvvetli bir memlekete sahip olmak mı istiyorsun?
Adem'i tanıyan bir göze sahip olman lazımdır.
ای بسا آدم کہ ابلیسی کند
ای بسا شیطان کہ ادریسی کند
Nice insanlar vardır ki, işleri güçleri şeytanlıktır.
Nice şeytanlar vardır ki, İdris Peygamber gibidirler.
رنگ او نیرنگ و بود او نمود
اندرون او چو داغ لالہ دود
Onun rengi hiledir, varliğı sade bir görünüştür
onun içi lalenin ortasındaki siyahlık gibi dumanlıdır.
پاکباز و کعبتین او دغل
ریمن و غدر و نفاق اندر بغل
Temiz, afif gözükür, lakin zarı hilelidir.
Koltuğunun atın da habaset, zulüm ve nifak vardır.
در نگر ای خسرو صاحب نظر
نیست ہر سنگی کہ می تابد گہر
Ey gorusü kuvvetli padişah, daima göz önünde bulundur:
Her parlayan tas, cevher olmaz.
مرشد رومی حکیم پاک زاد
سر مرگ و زندگی بر ما گشاد
Temiz ve asil bir hakim olan Rum diyarının murşidi Mevlana Celaleddin Rumi
ölüm ve hayat sırrını bize söyle açmiştir
’ہر ہلاک امت پیشین کہ بود
زانکہ بر جندل گمان بردند عود
رومی
Eski ümmetlerin mahv ve inkırazı
taşı öd ağacı sanmalarından ileri gelmistir
سروری در دین ما خدمتگری است
عدل فاروقی و فقر حیدری است
Bizim dinimizde ululuk, hizmet etmekle kabildir. Hazret
Omer'in adaletini, Hazreti Ali'nin fakrını şiar edinmek olur
در ہجوم کارہای ملک و دین
با دل خود یک نفس خلوت گزین
Bir çok memleket ve din işleri ile karşılaştığın zaman
bir an kendi nefsinle yalnız kal, gonlünü murakabe et
ہر کہ یکدم در کمین خود نشست
ہیچ نخچیر از کمند او نجست
Bir an kendi kendisi ile yalnız kalabilen insanın
kemendinden hiçbir ay kurtulamaz.
در قبای خسروی درویش زی
دیدہ بیدار و خدا اندیش زی
Padişahlık elbisesi içinde fakir hayatı yaşa.
Daima uyanık daima hakkı düşünerek yaşa.
قاید ملت شہنشاہ مراد
تیغ او را برق و تندر خانہ زاد
Milletin rehberi Şehinşah Murad
ki kilicı gõkler gibi gürler, simsekler gibi çakardı
ہم فقیری ہم شہ گردون فری
ارد شیری با روان بوذری
kainat kadar muazzam bir padişah olduğu halde,
manen bir fakirin istiſnasına sahipti. Ebû er ruhlu bir Erdeşir idi.
غرق بودش در زرہ بالا و دوش
در میان سینہ دل موئینہ پوش
Butun vucudu zirha gark olmuştu. Lakin göğsünün için
deli gönlü bir kıl gomlekle (fakr alameti) ortunmuştu.
آن مسلمانان کہ میری کردہ اند
در شہنشاہی فقیری کردہ اند
Devlet idare eden (emir olan) Müslümanlar, padişahlık
içinde fakirlik hayatı sürmüşlerdir.
در امارت فقر را افزودہ اند
مثل سلمان در مدائن بودہ اند
Hatta emaret esnasında fakrlarını artırmişlar.
medayinde selman gibi yaşamışlardır.
حکمرانی بود و سامانی نداشت
دست او جز تیغ و قرآنی نداشت
Hükümran idi, lakin hiçbir şeyi yoktu.
Elinde ancak kılıç ve Kur'an vardı.
ہر کہ عشق مصطفی سامان اوست
بحر و بر در گوشۂ دامان اوست
Butun varlığı mâmeleki, Peygamber aşkı olan insan,
denizlere, karalara sahiptir.
ہر کہ عشق مصطفی سامان اوست
بحر و بر در گوشۂ دامان اوست
Allah tan Hazret-i Ebů Bekir ve Hazret-i Ali'nin hararetli
aşklarını iste. Allah'tan, Peygamber aşkının bir zerresine sahip olmayı dile!
زانکہ ملت را حیات از عشق اوست
برگ و ساز کائنات از عشق اوست
Zira milletleri yaşatan onun aşkıdır.
Kainat, onun aşkı ile vücut bulmuştur
جلوۂ بی پردہ او وانمود
جوہر پنھان کہ بود اندر وجود
Varlıktaki gizli cevheri,
o aşkın apaçık tecellisi meydana çikardı
روح را جز عشق او آرام نیست
عشق او روزیست کو را شام نیست
Ruha ancak onun aşkı sükun ve huzur verir.
Onun aşkı gecesi olmayan bir gündûr.
خیز و اندر گردش آور جام عشق
در قہستان تازہ کن پیغام عشق
Kalk, aşk kadehini devrana getir.
Kühistan'da aşk haberini tazele
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
teşekür ederiz