25 Mayıs 2020 Pazartesi

Yüreğimin kanından iştiyak kokusu gelirse taacübetme. Huten ceylanıyla derdimiz birdir bizim,





آورد به اِضطرارم اوّل به وجود،
جز حیرتم از حیات چیزی نفزود
Hayat verilmeden önce  bana   ıztarap verildi
Bu dünyada  hayretimden başka birşeyim   artmadı
hayyam

چون است حال بستان ای باد نوبهاری
کز بلبلان برآمد فریاد بی‌قراری
Nasıldır !  bahçelerin bostanın hali ey  nesimi bahar 
Bülbüllerden  yükseldi feryadı bikarar !
ای گنج نوشدارو با خستگان نگه کن
مرهم به دست و ما را مجروح می‌گذاری
Ey  maşuk'u tabib, gönlü yaralı aşıklarına bir nazar 
O  bakışınla  yaramızın üzerine bir merhem  koy
sadi şirazi







https://ganjoor.net/hafez/ghazal/sh342/

حجاب چهره جان می‌شود غبار تنم
خوشا دمی که از آن چهره پرده برفکنم
Toz gibi olan tenim, can çehresine perde olmakta.
 perdeyi canımdan attığım   o  an, ne güzel bir andır.
چنین قفس نه سزای چو من خوش الحانیست
روم به گلشن رضوان که مرغ آن چمنم
böyle kafes, benim gibi güzel bir kuşa lâyık değil.
Rıdvan gülşenine gideyim, ben o bahçenin kuşuyum.
عیان نشد که چرا آمدم کجا رفتم
دریغ و درد که غافل ز کار خویشتنم
Niçin geldim,  niye gittim  neyledim ? Belli olmadı 
 Yazık, yazık., kendi işimden  bile gafilim.
چگونه طوف کنم در فضای عالم قدس
که در سراچه ترکیب تخته بند تنم
Mukaddes  âlemin fezasını nasıl dönüp dolaşayım?
Terkip yurtcağızımda ten kaydıyle mukayyedim! var
اگر ز خون دلم بوی شوق می‌آید
عجب مدار که همدرد نافه ختنم
Yüreğimin kanından iştiyak  kokusu gelirse taacübetme.
Huten ceylanıyla  derdimiz birdir bizim,
طراز پیرهن زرکشم مبین چون شمع
که سوزهاست نهانی درون پیرهنم
Altın sırmalarla bezenmiş gömleğime bakma.
derinliğinde  yanan gizli  ateşim   var.
بیا و هستی حافظ ز پیش او بردار
که با وجود تو کس نشنود ز من که منم
Gel, onun önünden Hâfız‟ın varlığını   kaldır.
 sen varken kimse benden  duymasın  " منم"  sözünü









https://ganjoor.net/hafez/ghazal/sh208/

gazel 208

خستگان را چو طلب باشد و قوت نبود
گر تو بیداد کنی شرط مروت نبود
gönlü yaralı aşıklar seni arzular; ançak  hallerini anlatacak  dermanları yok
eğer sen  zulmedersen  .şartı mürevvet olmaz
ما جفا از تو ندیدیم و تو خود نپسندی
آنچه در مذهب ارباب طریقت نبود
biz cefa görmedik senden . sende beğenmezsin
 tarikat erbabının mezhebinde   olmayan bir şeyi
خیره آن دیده که آبش نبرد گریه عشق
تیره آن دل که در او شمع محبت نبود
Kör olsun o göz ki aşk ağlayışlarından,kurumadı
kararsın o gönül ki o   aşk ateşinden mahrumdur.
دولت از مرغ همایون طلب و سایه او
زان که با زاغ و زغن شهپر دولت نبود
Devleti; humayun kuşundan ve onun gölgesinden iste
kuzgun ile çaylakta devlet kuşunun kanadı ne gezsin
گر مدد خواستم از پیر مغان عیب مکن
شیخ ما گفت که در صومعه همت نبود
eğer meyhaneden himmet aradımsa  ayıplama beni
şeyhimiz dediki  "ibadethanede himmet bulunmaz"
چون طهارت نبود کعبه و بتخانه یکیست
نبود خیر در آن خانه که عصمت نبود
pak  ve taharet yoksa  kabe de puthanade birdir
hayır olmaz o   gönül yurdunda  temizlik   yoksa
حافظا علم و ادب ورز که در مجلس شاه
هر که را نیست ادب لایق صحبت نبود
Hafız ilim ve edebe çalış çünkü şah meclisinde
sohbete layık değildir.edebten mahrum olanlar



GÖKLERİN MUKADDEMESİ
Yaratılışın ilk gününde  asumanın , zemini azarlaması 2
ای امینی از امانت بی خبر
غم مخور اندر ضمیر خود نگر
ey emanet sahibi  emanetten bi haber
gam etme  içindeki sırra  gönle bak
روز ہا روشن ز غوغای حیات
نی از آن نوری کہ بینی در
aydınlık olan "gündüz"  hayatın kavgasından ibaret
nur kalmadı o "gün" de  ki   kendi  yönünü görsün 
نور صبح از آفتاب داغ دار
نور جان پاک از غبار روزگار
nur'u sabah  güneşten leke almış
nur'u can   zamanın tozundan  pak kalmış  
نور جان بے جادہ ہا اندر سفر
از شعاع مہر و مہ سیار تر
nur'u can  menzile ulaşır  yol olmasada
güneşin ve ayın  nurundan daha seyyar
شستہ ئی از لوح جان نقش امید
نور جان از خاک تو آید پدید
can levhasından ümit  nakşını sildin mi
toprağından can nuru   ortaya çıktı
عقل آدم بر جہان شبخون زند
عشق او بر لامکان شبخون زند
Aklı adem  Dünya ya  gece baskını yapar
onun aşkı   ise  la mekana gece baskını yapar
راہ دان اندیشۂ او بی دلیل
چشم او بیدار تر از جبرئیل
onun düşüncesi delilsiz yol bulur
onun gözü  cebrailden daha uyanıktır
خاک و در پرواز مانند ملک
یک رباط کہنہ در راہش فلک
o ademi toprak ;  melek gibi  uçmada
onun yolunda felek eski bir han olmakta
می خلد اندر وجود آسمان
مثل نوک سوزن اندر پرنیان
ipeğin içine  giren iğne  gibi
dolaştı gökyüzünün  vücudunda onun  zırhı
داغہا شوید ز دامان وجود
بی نگاہ او جھان کور و کبود
kainatın  eteğinden lekeyi yıkayacak 
onun bakışı olmadan dünya kör ve karanlık olacak
گرچہ کم تسبیح و خونریز است او
روزگاران را چو مہمیز است او
Gerçi insan az zikreden ve çok kan dökendir
ancak zamanın  terakkisinin mehmuz'u onun eliyledir
چشم او روشن شود از کائنات
تا ببیند ذات را اندر صفات
ademin gözü  kaniattan daha aydınlık
ta sıfatların  tecellisinde cevheri (zat ilahi)  görecek
’’ہر کہ عاشق شد جمال ذات را
اوست سید جملہ موجودات را‘‘
her kim aşık oldu ise  cemali zatına
o bütün mevcudatın seyyidi olmuştur.




Ali şeriati  kitab hubut

   sayfa 129

چه خوب! و من چه رندانه زندانم را، زندان تنگ و تاريكم را و غربتم را و

بيكسي ام را از ياد مي بردم و ياد خويشاوندانم، وطنم، خان هام و هم زبانانم و آنجا را
به اينجا افتادم فراموش مي کردم. ... » اشتباهاً « که بودم و آنجا را که بايد مي رفتم و
چه خوب
   Ne iyi  ben  rintçe ,  bu dar  karanlık zindanımı  ve gurbetimi   kimsesizliğimi  unutuyorum .  akrabalarımı,  vatanımı,  ailemi  ve hem dildaşlarımı   hatırımdan çıkarıyorum.yanlışlıkla   oraya gitmem gerekirken   buraya düşmüşüm   ve her şeyi unutuyorum
بله ... در اين انبوه آدمها و چهر هها و نگاه ها و حرف ها که در تاريخ دور هم
نشست هاند و من در جمع آن همه، ناگهان چشمم افتاد به دو سه تا آشنا! مخاطب
آشنا
(evet tarihin sayfalarının arasında dolaşırken) 
Evet... tarihte bir arada yaşayan bu insan
kalabalıklarının çehreleri bakışlari konuşmaları
arsında dolaşırken birden gözüm iki üç tanıdığa  takıldı tanıdık  bir muhatap
حيف که اين کلمه را پوك و پوچ کرده اند و نمي توانم به کمك آن برسانم
که چه مي خواهم بگويم: حيف
ne yazıkki bu kelimenin içini boşaltılar. bu kelimenin yardımıyla
ben ne istediğimi anlatamıyorum
آﺷﻨﺎﯾﯽ! آﻧﭽﻪ ﺧﺪا ﻧﯿﺰ »ﻣﯽ ﺧﻮاﺳﺖ« و »ﻣﯽ ﺧﻮاﻫﺪ«. ﻧﻤﯽ ﺧﻮاﺳﺖ در ﮐﻮﯾﺮ ﻋﺪم ﺗﻨﻬﺎ ﻧﻔﺲ ﺑﮑﺸﺪ، در ﭘﺲ ﭘﺮده ﻏﯿﺐ، ﺑﺮاي اﺑﺪ، ﻣﺠﻬﻮل ﻣﺎﻧﺪ. ﻧﯿﺎز ﻫﻤﯿﺸﻪ زاده ﻧﻘﺺ ﻧﯿﺴﺖ، زاده ﻓﻘﺮ ﻧﯿﺴﺖ، ﻧﯿﺎزﻫﺎﯾﯽ ﻫﺴﺖ ﮐﻪ زاده ﮐﻤﺎل اﺳﺖ
aşinalık (tanıdık) bu tanrınında  istediği ve istiyor olduğu şeydir.
yokluk çölünde tek başına nefes almak  gayb perdesi ardında  ebedi olarak mechul kalmak istemedi . ihtiyaç her zaman eksikliğin ürünü  değildir. yoksulluğun ürünüde değildir. 

öyle ihtiyaçlar varki   kemaliyetin tecellisidir.



mesnevi
وهم مخلوق است و مولود آمده ست ** حق نزاییده ست او لم یولد است‌‌
Vehim; vasıflardan, hadlerden doğar. Hak ise doğmamıştır, doğurmaz.
عاشق تصویر و وهم خویشتن ** کی بود از عاشقان ذو المنن‌‌
Kendi tasvir ettiği şeye, kendi vehmine aşık olan kişi, nereden nimet ve ihsan sahibi Tanrı âşıklarından olacak
عاشق آن وهم اگر صادق بود ** آن مجاز او حقیقت کش شود 
O vehme âşık olan, doğru ise mecazi sevgisi, kendisini nihayet hakikate çeker, götürür.
شرح می‌‌خواهد بیان این سخن ** لیک می‌‌ترسم ز افهام کهن‌‌
Bu sözü iyice anlatmak, açmak lâzım; fakat eski düşüncelilerden, onların köhne anlayışlarından korkuyorum
فهم‌‌های کهنه‌‌ی کوته نظر ** صد خیال بد در آرد در فکر
Kısa görüşlü köhne anlayışlar, fikre yüz türlü kötü hayaller getirirler.
بر سماع راست هر کس چیر نیست ** لقمه‌‌ی هر مرغکی انجیر نیست‌‌
Herkesin doğru işitmeye kudreti yoktur. Her kuşcağız, bir inciri bütün olarak yutamaz
خاصه مرغی مرده‌‌ای پوسیده‌‌ای ** پر خیالی اعمیی بی‌‌دیده‌‌ای‌‌
Hele ölmüş, çürümüş, hayallere dalmış kör bir kuş olursa...
نقش ماهی را چه دریا و چه خاک ** رنگ هندو را چه صابون و چه زاک‌‌ 
Balık resmine ister deniz olmuş, ister toprak. Kara yüzlüye ha sabun, ha kara boya!
نقش اگر غمگین نگاری بر ورق ** او ندارد از غم و شادی سبق‌‌
Kâğıda gamlı bir adam resmi yaparsan o resmin ne gamla alışverişi vardır, ne neşeyle.
صورتش غمگین و او فارغ از آن ** صورتش خندان و او ز آن بی‌‌نشان‌‌
Resim, görünüşte gamlıdır ama, kendisi gamla alâkasızdır. Görünüşte gülen bir resmin de neşeyle münasebeti yoktur.
وین غم و شادی که اندر دل خفی است ** پیش آن شادی و غم جز نقش نیست‌‌
Gönülde bir haletten başka bir şey olmayan bu dünya gamı bu dünya neşesi; hakiki neşeye hakiki gama nispetle resimden ibarettir.
صورت خندان نقش از بهر تست ** تا از آن صورت شود معنی درست‌‌
Resmin mütebessim bir surette olması senin içindir ki, o resim sayesinde mânanın doğrulur.
نقشهایی کاندر این حمامهاست ** از برون جامه کن چون جامهاست‌‌ 
Bu hamamlardaki resimler camekânın dışından bakılırsa elbiseler gibidir; cansız, hareketsiz durup durmaktadırlar.
تا برونی جامه‌‌ها بینی و بس ** جامه بیرون کن در آ ای هم نفس‌‌
Sen, ancak dışardan elbiseleri görürsün. Elbiseni çıkar, soyun da bir içeriye gir arkadaş!
ز آن که با جامه درون سو راه نیست ** تن ز جان جامه ز تن آگاه نیست‌‌
Çünkü elbiseyle içeriye yol yoktur. Ten elbiseden, elbise de tenden haberdar değildir.
در بیان آن که عاشق دنیا بر مثال عاشق دیواری است که بر او تاب آفتاب زند و جهد و جهاد نکرد تا فهم کند که آن تاب و رونق از دیوار نیست از قرص آفتاب است در آسمان چهارم لاجرم کلی دل بر دیوار نهاد چون پرتو آفتاب به آفتاب پیوست او محروم ماند ابدا و حیل بينهم و بين ما يشتهون

Dünyaya âşık olan kişi, üstüne güneş vurmuş bir duvara âşık olur. Bu parlaklığın, bu ziyanın duvardan olmayıp güneşten olduğunu anlamak için hiç zihnini yormamış ve gönlünü tamamıyla duvara vermiş olan kişiye benzer; güneşin ziyası, güneşe kavuşunca ebediyen mahrum kalır. حیل بينهم و بين ما يشتهون


Benim bu dünya işine asla iltifatım olmadı. bir tek senin güzel yüzünden hoşlandım

Ajmal Sabbawoon Elias Sogdiana · ای جانبـــاز..؛ Mehdi Ebrahimian به درد عشق بساز و خموش کن حافظ رموز عشق مکن فاش پيش...