....
ey benim mabedim (tapınağım) ey bu topraklarda benim avare ruhuma sığınak olabilen tekyer.
tüm gölgelerim var olan herşeyin herkesin gece gündüz takip ettiği bu dertli ve kaçak ruh
sadece senin gizli mihrabına sığınabilir .bir hayali andıran güzel minarenin altında bir ömürlük dertleri ve bir dünya dolusu sıkıntıları dökebilir. senin uzun ve görülmez kemer altında en acı hatıralarından yıkanabilir.
ey ufukların kanlı eteğinde bir arzu gölgesi gibi yükselen ve sabah cennetine gitmeye hazırlayan minare
,gizemli sesinin dertli ruhuma neler ettiğini nereden bileceksin....
bu mabedin ruhani ve nurlu ışığı sayesinde gurbetin dertlerini unuttum.simsiyah boğucu ve acı dolu günlerimi ve gecelerimi orada duayla geçirdim.
dua rengindeki eşiğinin karşısında en sıcak en halis aşıkane şarkıları sessizce terennüm ettim. münacaat nağmelerimi: ince ve uzun minarelerin esrarlı gözlerinde her seherin kapısında
her akşamın kalbinde ,her gurubun dertli ve gamlı şaşkınlığında
ve o münzevi sessiz ve mağrur dağdaki yalnızlığımda adeta çınlıyordu.bu vadideki yankısı ,dağın yüksek ve yüce taştan duvarlarının dört bir yanından yükseliyordu.
her zaman sussamda hatta yarın dönmesemde ve yeniden yalnız ruhumun dertli ve ağır yalnızlığının hüzünlü sesini mabedimin güzel ve uzun kemerinin altında terennüm etmesemde
evet eğer yarın dönmeme izin vermeseler ve terennümüme müsade etmeselerde.
mabedden kopan feryadım bu dağlarda sürekli yankılanacaktır.
ey senin yüce damında yuva kuran kararsız ve güzel güvercinlerim sizler benim gaybi mesajlarımın elçilerisin .bana başka iklimlerden başka göklerden başka hayatlardan arşlardan başka denizlerden haberler getiriyorlar.
از این جا ره به جایی نیست
جای پای رهروی پیداست
کیست این گم کرده ره ؟ این راه ناپیدا چه می پوید؟
مگر او زین سفر ، زین ره چه می جوید ؟
از این صحرا مگر راهی به شهر آرزویی هست ؟
به شهری کاندر آغوش سپید مهر
به باران سحرگاهیی خدایش دست و رو شسته است.
به شهری کز همان لحظه ی ازل
بر دامن مهتاب عشق آرام بغنوده است.
به شهری کش پلید افسانه گیتی
سر انگشت خیال از چهره ی زیباش بزدوده است.
کجا ای ره نورد راه گم کرده ؟
بیا برگرد !
به شهری بر کناره ی پاک هستی ،
به شهری کش به باران سحرگاهی
خدایش دست و شسته است.
به شهری کش پلیدی های انسان این پلید افسانه ی هستی
در این صحرا به جز مرگ و به جز حِرمان
کسی را آشنایی نیست.
بیا برگرد آخر ، ای غریب راه !
کز این جا ره به جایی نیست.
نمی بینی که آن جا
کنار تک درختی خشک
ز ره مانده غریبی ره نوردی بی نوا مرده است؟
و در چشمان پاکش ، در نگاه گنگ و حیرانش ،
هزازان غنچه امید پژمرده است؟
نمی بینی که از حسرت (( کمد صید بهرامیش افکنده است ))
و با دستی که در دست اجل بوده است ،
بر آن تک درخت خشک
حدیث سرنوشت هر که این ره را رود ، کنده است:
که : « من پیمودم این صحرا ، نه بهرام است و نه گورش »
کجا ای ره نورد راه گم کرده ؟
بیا برگرد !
در این صحرا به جز مرگ و به جز حِرمان ،
کسی را آشنایی نیست.
ازین صحرا مگر راهی به شهر آرزویی هست؟
بیا برگرد آخر ، ای غریب راه !
کز این جا ره به جایی نیست
دکتر علی شریعتی
Buradan Bir Yere Yol Yok*
yolcunun ayak izi bellidir
kimdir bu yolunu yitiren, bu bilinmeyen yolcu
ne kat ediyor?
bu yolculukta, bu yolda ne arıyor o?
bu çölden arzu kentine bir yol var mı?
-sevginin ak kucağında
tanrısının seher yağmuruyla el yüz yıkayan kente
şu andan itibaren ezelin
aşk mehtabının eteğinde
rahat uyuyan şehre
alemin efsanesinin güzel kötü bir şehrine
hayal parmağı onun güzel çehresinden sildiği
nerede? ey yolunu yitiren yolcu
geri dön
bu çölde kimseye aşina değil bir şey ölümden başka,
harmandan başka
gel, dön artık, ey yol garibi!
görmüyor musun orada
-kuru tek ağacın sığınağında
zırh garip kalmış, sessiz yolcu öldü
ve soğuk gözlerinde
-müphem ve hayran bakışında
binlerce umut goncası saçıldı.
Görmüyor musun hasretten
“Behrami avının kemendi atıldı”
ve ecelin elindeki bir elle
-şu kuru tek ağaçta
bu yolu kat eden herkesin yazgı sözü kazındı:
“ben kat ettim bu çölü, ne Behram, ne de mezarı.”
Nerede ey yolunu yitiren yolcu
Ali şeriati yalnızlık sözleri kitabından alıntılar