گر ز حال دل خبر داری بگو
ور نشانی مختصر داری بگو
مرگ را دانم؛ ولی تا کوی دوست
راه اگر نزدیکتر داری بگو
Eğer gönül halinden haberdar isen söyle
nüktedan bir nişanın varsa söyle
ecel dir biliyorum ancak ta sevgilinin yurdunda.
Eğer yakın bir yol biliyorsan söyle
Hafız gazel 307
غزل شمارهٔ ۳۰۷
https://ganjoor.net/hafez/ghazal/sh307/
هر نکتهای که گفتم در وصف آن شمایل
هر کو شنید گفتا للهِ دَرُّ قائل
her nükteyi söyledim güzelin vasıflarından
kim işitttiyse dedi. söyleyenin hayrı artsın sözün kemalidir
تحصیل عشق و رندی آسان نمود اول
آخر بسوخت جانم در کسب این فضایل
aşkın ve rindliğin tahsili başta kolay göründü
sonunda canım yandı.bu faziletleri öğrenirken
حلاج بر سر دار این نکته خوش سراید
از شافعی نپرسند امثال این مسائل
Hallac darağacında ne güzel söyledi bu nükteyi
Şafi' den sormayın bu meselelerin emsalini
گفتم که کی ببخشی بر جان ناتوانم
گفت آن زمان که نبود جان در میانه حائل
Dedim ki; sevgili zayıf canıma ne zaman acıyacaksın
Dedi ki; canın aramızda hail(engel) olarak kalmadığı zaman
دل دادهام به یاری شوخی کشی نگاری
مرضیّةُ السجایا محمودةُ الخصائل
gönül vermişim bir yare zarif, hoş cilveli
yaratılışı hoş, hasletleri övülmüş
در عین گوشهگیری بودم چو چشم مستت
و اکنون شدم به مستان چون ابروی تو مایل
köşeye çekildim. Sarhoş gözlerin gibi
şimdi kaşların gibi sarhoşlara mail oldum
از آب دیده صد ره طوفان نوح دیدم
وز لوح سینه نقشت هرگز نگشت زایل
Göz yaşlarımdan yüzlerce Nuh tufanını gördüm
fakat gönlüme nakşedilmiş olan suretin, asla zail olmadı gitti
ای دوست دست حافظ تعویذ چشم زخم است
یا رب ببینم آن را در گردنت حمایل
hafız şirazi gazel 307
Hâfız'ın kollan nazar için bir muskadır ey sevgili
ya rabbi bu hamaili onun boynunda ne zaman görürüm hafız şirazi gazel 307
mevlana mesnevi
علت عاشق ز علتها جداست ** عشق اصطرلاب اسرار خداست
Âşığın hastalığı bütün hastalıklardan ayrıdır. Aşk,ilahi sırların usturlâbıdır
عاشقی گر زین سر و گر ز ان سر است ** عاقبت ما را بدان سر رهبر است
Âşıklık, ister o cihetten olsun, ister bu cihetten... Akıbet bizim için o tarafa kılavuzdur.
هر چه گویم عشق را شرح و بیان ** چون به عشق آیم خجل گردم از آن
Aşkı şerh etmek ve anlatmak için ne söylersem söyleyeyim... Asıl aşka gelince o sözlerden mahcup olurum.
گر چه تفسیر زبان روشنگر است ** لیک عشق بیزبان روشنتر است
Dilin tefsiri gerçi pek aydınlatıcıdır, fakat dile düşmeyen aşk daha aydınlıktır.
چون قلم اندر نوشتن میشتافت ** چون به عشق آمد قلم بر خود شکافت
Çünkü kalem, yazmada koşup durmaktadır, ama aşk bahsine gelince; çatlar, âciz kalır
عقل در شرحش چو خر در گل بخفت ** شرح عشق و عاشقی هم عشق گفت
Aşkın şerhinde akıl, çamura saplanmış eşek gibi yattı kaldı. Aşkı, âşıklığı yine aşk şerh etti..
...................
این نفس جان دامنم بر تافته ست ** بوی پیراهان یوسف یافته ست
Can, şu anda eteğimi çekiyor. Yusuf’un gömleğinden koku almış!
از برای حق صحبت سالها ** باز گو حالی از آن خوش حاله
“Yıllarca süren sohbet hakkı için o güzel hallerden kıssalardan tekrar anlat.
تمهید آسمانی - نخستین روز آفرینش نکوهش می کند آسمان زمین را
GÖKLERİN MUKADDEMESİ
Yaratılışın ilk gününde asumanın , zemini azarlaması
زندگی از لذت غیب و حضور
hayatın lezzeti alemi gayb ve şahedetdendir
بست نقش این جہان نزد و دور
bu dünyanın nakşı uzak ve yakındandır
آنچنان تار نفس از ہم گسیخت
öyleki her can teli birbirinden ayrıldı
رنگ حیرت خانۂ ایام ریخت
günlerin hayret hanesinin rengi uçtu
ہر کجا از ذوق و شوق خودگری
her nerede zevk ve iştiyaktan kendin ağlasan
نعرۂ ’’من دیگرم ، تو دیگری‘
ve nara atsan ben başkayım sen başka
ماہ و اختر را خرام آموختند
ay ve yıldıza cilveyle dolanmayı öğrettiler
صد چراغ اندر فضا افروختن
semada yüzlerce kandilleri yaktılar
بر سپہر نیلگون زد آفتاب
lacivert semaya güneşi yerleştirdiler
خیمۂ زر بفت با سیمین طناب
çadırın kumaşını altın , ipliğini gümüşten dokudular
از افق صبح نخستین سر کشید
şafak'ın ilk ufkunda başını kaldırdı
عالم نو زادہ را در بر کشید
kucağında yeni doğmuş bir alemi göstermede
ملک آدم خاکدانی بود و بس
ademin mülki bir avuç toprak yığını
دشت او بی کاروانی بود و بس
onun çölü kervansız idi meğer
نی بہ کوہی آب جوئی در ستیز
bu dağlarda çoşan şelale yok
نی بہ صحرائی سحابے ریزریز
bu çölde yaşlar döken bulut yok
نی سرود طایران در شاخسار
Dalların arasında terennüm eden kuşlar yok
نی رم آہو میان مرغزار
çayırlarda koşan ceylanlar yok
بی تجلی ہای جان بحر و برش
kara ve deniz canın tecellilerinden yoksun
دود پیچان طیلسان پیکرش
kıvrılıp yükselen duman yeryüzü nün örtüsüydü
سبزہ باد فرودین نادیدہ ئی
çemenler , mart esintisini görmedi, hiç tanımadı
اندر اعماق زمین خوابیدہ ئی
uyuya kalmış zeminin derinliklerinde
طعنہ ئی زد چرخ نیلی بر زمین
bu masmavi asuman yer yüzüne serzenişte bulundu
روزگار کس ندیدم این چنین
böyle rezil rüsvay içinde hayat geçiren kimse görmedim
چون تو در پہنای من کوری کجا
Benim geniş atmosferimde senin gibi kör nerede
جز بہ قندیلم ترا نوری کجا
benim kandilim olmazsa senin ışığın nerede
خاک اگر الوند شد جز خاک نیست
toprak elvend dağı olsada yine tozdan başka bir şey değil
روشن و پایندہ چون افلاک نیست
gökler (eflak) gibi nurlu ve payidar değil
یا بزی با ساز و برگ دلبری
ey zemin ! elindeki eşyanın konforu sarhoşluğunda yaşa
یا بمیر از ننگ و عار کمتری
yada aşağılık utancı içinde öl
شد زمین از طعنۂ گردون خجل
zemin utandı. semanın serzeniş ve kınamasından
نا امید و دل گران و مضمحل
ümitsiz rencide ve perişan
پیش حق از درد بے نوری تپید
hakkın önünde nursuzluğun derdinden çırpındı
تا ندانی ز آنسوی گردون رسید
ansızın bilmediği bir ses semanın ötesinden yankılandı
ای امینی از امانت بی خبر
Ey emanet sahibi ! emanetten habersiz olan
غم مخور اندر ضمیر خود نگر
üzülme ! ey zemin ey insan ! gönlüne nazar et
Âşığın hastalığı bütün hastalıklardan ayrıdır. Aşk,ilahi sırların usturlâbıdır
عاشقی گر زین سر و گر ز ان سر است ** عاقبت ما را بدان سر رهبر است
Âşıklık, ister o cihetten olsun, ister bu cihetten... Akıbet bizim için o tarafa kılavuzdur.
هر چه گویم عشق را شرح و بیان ** چون به عشق آیم خجل گردم از آن
Aşkı şerh etmek ve anlatmak için ne söylersem söyleyeyim... Asıl aşka gelince o sözlerden mahcup olurum.
گر چه تفسیر زبان روشنگر است ** لیک عشق بیزبان روشنتر است
Dilin tefsiri gerçi pek aydınlatıcıdır, fakat dile düşmeyen aşk daha aydınlıktır.
چون قلم اندر نوشتن میشتافت ** چون به عشق آمد قلم بر خود شکافت
Çünkü kalem, yazmada koşup durmaktadır, ama aşk bahsine gelince; çatlar, âciz kalır
عقل در شرحش چو خر در گل بخفت ** شرح عشق و عاشقی هم عشق گفت
Aşkın şerhinde akıl, çamura saplanmış eşek gibi yattı kaldı. Aşkı, âşıklığı yine aşk şerh etti..
...................
این نفس جان دامنم بر تافته ست ** بوی پیراهان یوسف یافته ست
Can, şu anda eteğimi çekiyor. Yusuf’un gömleğinden koku almış!
از برای حق صحبت سالها ** باز گو حالی از آن خوش حاله
“Yıllarca süren sohbet hakkı için o güzel hallerden kıssalardan tekrar anlat.
تمهید آسمانی - نخستین روز آفرینش نکوهش می کند آسمان زمین را
GÖKLERİN MUKADDEMESİ
Yaratılışın ilk gününde asumanın , zemini azarlaması
زندگی از لذت غیب و حضور
hayatın lezzeti alemi gayb ve şahedetdendir
بست نقش این جہان نزد و دور
bu dünyanın nakşı uzak ve yakındandır
آنچنان تار نفس از ہم گسیخت
öyleki her can teli birbirinden ayrıldı
رنگ حیرت خانۂ ایام ریخت
günlerin hayret hanesinin rengi uçtu
ہر کجا از ذوق و شوق خودگری
her nerede zevk ve iştiyaktan kendin ağlasan
نعرۂ ’’من دیگرم ، تو دیگری‘
ve nara atsan ben başkayım sen başka
ماہ و اختر را خرام آموختند
ay ve yıldıza cilveyle dolanmayı öğrettiler
صد چراغ اندر فضا افروختن
semada yüzlerce kandilleri yaktılar
بر سپہر نیلگون زد آفتاب
lacivert semaya güneşi yerleştirdiler
خیمۂ زر بفت با سیمین طناب
çadırın kumaşını altın , ipliğini gümüşten dokudular
از افق صبح نخستین سر کشید
şafak'ın ilk ufkunda başını kaldırdı
عالم نو زادہ را در بر کشید
kucağında yeni doğmuş bir alemi göstermede
ملک آدم خاکدانی بود و بس
ademin mülki bir avuç toprak yığını
دشت او بی کاروانی بود و بس
onun çölü kervansız idi meğer
نی بہ کوہی آب جوئی در ستیز
bu dağlarda çoşan şelale yok
نی بہ صحرائی سحابے ریزریز
bu çölde yaşlar döken bulut yok
نی سرود طایران در شاخسار
Dalların arasında terennüm eden kuşlar yok
نی رم آہو میان مرغزار
çayırlarda koşan ceylanlar yok
بی تجلی ہای جان بحر و برش
kara ve deniz canın tecellilerinden yoksun
دود پیچان طیلسان پیکرش
kıvrılıp yükselen duman yeryüzü nün örtüsüydü
سبزہ باد فرودین نادیدہ ئی
çemenler , mart esintisini görmedi, hiç tanımadı
اندر اعماق زمین خوابیدہ ئی
uyuya kalmış zeminin derinliklerinde
طعنہ ئی زد چرخ نیلی بر زمین
bu masmavi asuman yer yüzüne serzenişte bulundu
روزگار کس ندیدم این چنین
böyle rezil rüsvay içinde hayat geçiren kimse görmedim
چون تو در پہنای من کوری کجا
Benim geniş atmosferimde senin gibi kör nerede
جز بہ قندیلم ترا نوری کجا
benim kandilim olmazsa senin ışığın nerede
خاک اگر الوند شد جز خاک نیست
toprak elvend dağı olsada yine tozdan başka bir şey değil
روشن و پایندہ چون افلاک نیست
gökler (eflak) gibi nurlu ve payidar değil
یا بزی با ساز و برگ دلبری
ey zemin ! elindeki eşyanın konforu sarhoşluğunda yaşa
یا بمیر از ننگ و عار کمتری
yada aşağılık utancı içinde öl
شد زمین از طعنۂ گردون خجل
zemin utandı. semanın serzeniş ve kınamasından
نا امید و دل گران و مضمحل
ümitsiz rencide ve perişan
پیش حق از درد بے نوری تپید
hakkın önünde nursuzluğun derdinden çırpındı
تا ندانی ز آنسوی گردون رسید
ansızın bilmediği bir ses semanın ötesinden yankılandı
ای امینی از امانت بی خبر
Ey emanet sahibi ! emanetten habersiz olan
غم مخور اندر ضمیر خود نگر
üzülme ! ey zemin ey insan ! gönlüne nazar et
gazel 431
امشب آن نیست که در خواب رود چشم ندیم
خواب در روضه رضوان نکند اهل نعیم
Bu gece öyle bir gece değilki hemdem (dost )olanların gözü uykuya gitsin
cennet bahçesinde ehli nedim olanların gözü uykuya gidermi
صبحدم بوی سر زلف تو می داد نسیم یاد می داد مرا هر نفس عهدی قادیم
seher yeli senin zülüflerin kokusunu seher vakti getirdi her nefes kadim hatıralardan yad etti
surei fatır 35 ayet işaret var اَلَّذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ
خاک را زنده کند تربیت باد بهار
سنگ باشد که دلش زنده نگردد به نسیم
bahar rüzgarı terbiyesiyle ölmüş toprağa can verir
eğer gönlü taşa dönersen bahar rüzgarı ona ne yapsın
بوی پیراهن گم کرده خود میشنوم
گر بگویم همه گویند ضلالیست قدیم
kaybolan yusufun gömleğinin (yar )kokusunu alıyorum
eğer bunu söylersem hepsi diyecekki sen hala eski şaşkınlığanda devam etmektesin
عاشق آن گوش ندارد که نصیحت شنود
درد ما نیک نباشد به مداوای حکیم
aşık nasihat dinlemeye kulak vermez
bizim derdimize hekimin ilacı derman olmaz
توبه گویندم از اندیشه معشوق بکن
هرگز این توبه نباشد که گناهیست عظیم,
sevgileye olan düşünceme (aşıklığıma) bana tevbe et diyenler
asla ! bu tevbe kabul temez belki bu büyük bir günahtır
ای رفیقان سفر دست بدارید از ما
که بخواهیم نشستن به در دوست مقیم
ey yol arakadaşlarım benden elinizi çekiniz
ben istiyorumki sevgilinin kapısında mukim olayım
ای برادر غم عشق آتش نمرود انگار
بر من این شعله چنان است که بر ابراهیم
ey kardeş ! aşk derdinin ateşini nemrudun ateşi gibi zannet
Beni de, o ateş ibrahim gibi sakin ve serin kıldı
مرده از خاک لحد رقص کنان برخیزد
گر تو بالای عظامش گذری و هی رمیم
ölmüş , çürümüş biri toprak mezarından raks ederek kalkarsa
sen çürümüş kemiklerin üzerinden geçtiğin halde
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُۜ قَالَ مَنْ يُحْيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَم۪يمٌ yasin suresi 78
طمع وصل تو میدارم و اندیشه هجر
دیگر از هر چه جهانم نه امید است و نه بیم
sana ulaşma ümidi ve senden ayrılığın korkusu içindeyim
dünyada bundan gayrı ne varsa arzu yada korku umrumda değil
عجب از کشته نباشد به در خیمه دوست
عجب از زنده که چون جان به درآورد سلیم
sevgilinin kapısında ölürse aşık şaşılacak bir durum değildir
acaib olan o ki sevgilinin kapısında aşık' ın canı selamette kalsın
سعدیا عشق نیامیزد و شهوت با هم
پیش تسبیح ملایک نرود دیو رجیم
ey sadi aşk ile şehvet birbirine karışmazlar
pak ve niyaz ehli melaikenin yanından sükun bulamaz kovulmuş olan şeytan
امشب آن نیست که در خواب رود چشم ندیم
خواب در روضه رضوان نکند اهل نعیم
Bu gece öyle bir gece değilki hemdem (dost )olanların gözü uykuya gitsin
cennet bahçesinde ehli nedim olanların gözü uykuya gidermi
صبحدم بوی سر زلف تو می داد نسیم یاد می داد مرا هر نفس عهدی قادیم
seher yeli senin zülüflerin kokusunu seher vakti getirdi her nefes kadim hatıralardan yad etti
surei fatır 35 ayet işaret var اَلَّذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ
خاک را زنده کند تربیت باد بهار
سنگ باشد که دلش زنده نگردد به نسیم
bahar rüzgarı terbiyesiyle ölmüş toprağa can verir
eğer gönlü taşa dönersen bahar rüzgarı ona ne yapsın
بوی پیراهن گم کرده خود میشنوم
گر بگویم همه گویند ضلالیست قدیم
kaybolan yusufun gömleğinin (yar )kokusunu alıyorum
eğer bunu söylersem hepsi diyecekki sen hala eski şaşkınlığanda devam etmektesin
عاشق آن گوش ندارد که نصیحت شنود
درد ما نیک نباشد به مداوای حکیم
aşık nasihat dinlemeye kulak vermez
bizim derdimize hekimin ilacı derman olmaz
توبه گویندم از اندیشه معشوق بکن
هرگز این توبه نباشد که گناهیست عظیم,
sevgileye olan düşünceme (aşıklığıma) bana tevbe et diyenler
asla ! bu tevbe kabul temez belki bu büyük bir günahtır
ای رفیقان سفر دست بدارید از ما
که بخواهیم نشستن به در دوست مقیم
ey yol arakadaşlarım benden elinizi çekiniz
ben istiyorumki sevgilinin kapısında mukim olayım
ای برادر غم عشق آتش نمرود انگار
بر من این شعله چنان است که بر ابراهیم
ey kardeş ! aşk derdinin ateşini nemrudun ateşi gibi zannet
Beni de, o ateş ibrahim gibi sakin ve serin kıldı
مرده از خاک لحد رقص کنان برخیزد
گر تو بالای عظامش گذری و هی رمیم
ölmüş , çürümüş biri toprak mezarından raks ederek kalkarsa
sen çürümüş kemiklerin üzerinden geçtiğin halde
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُۜ قَالَ مَنْ يُحْيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَم۪يمٌ yasin suresi 78
طمع وصل تو میدارم و اندیشه هجر
دیگر از هر چه جهانم نه امید است و نه بیم
sana ulaşma ümidi ve senden ayrılığın korkusu içindeyim
dünyada bundan gayrı ne varsa arzu yada korku umrumda değil
عجب از کشته نباشد به در خیمه دوست
عجب از زنده که چون جان به درآورد سلیم
sevgilinin kapısında ölürse aşık şaşılacak bir durum değildir
acaib olan o ki sevgilinin kapısında aşık' ın canı selamette kalsın
سعدیا عشق نیامیزد و شهوت با هم
پیش تسبیح ملایک نرود دیو رجیم
ey sadi aşk ile şehvet birbirine karışmazlar
pak ve niyaz ehli melaikenin yanından sükun bulamaz kovulmuş olan şeytan